Ragbi günlükleri 161

Avrupa 7’li ragbisinin büyük kategorisindeki müsabakalarının tamamlanmasının ardından, sahneyi gençler devraldı. 15-16 Temmuz tarihlerindeki U18 Championship maçlarına İsviçre ev sahipliği yaparken, Türkiye, tarihinde ilk kez bu seviyede yarışıyordu.

                2022 Yılının Trophy maçlarında ikinci olarak en üst seviyeye yükselmeyi başaran gençlerimiz, bu yıl, dişli rakiplerle mücadele edeceklerdi. Ulusal ligimizde oynanan maçların ardından seçilen aday kadro, hazırlıklarına Samsun’da başlayıp, Ankara’da tamamladı. Ali Müslüm Him’in antrenörlüğünü yaptığı takımımız, şu isimlerle Championship’e katılıyordu: Davut Kılıçlı, Orhan Akbaba, Kaya Stores, Yasin Macun, Derhan Akbaba, Emirhan Ölmez, Serkan Ateş, Mehmet Gürler, Şükrü Güney, Ebubekir Harmancı, Ahmet Başarslan, Abdulhakim Küçük, Ali Aytar.

                Avrupa’nın en iyi 12 U18 takımının katıldığı turnuvada Türkiye, A Grubu’nda Fransa, Belçika ve Litvanya ile birlikte yer aldı. B Grubu’nu İrlanda, Çekya, Almanya ve İsviçre oluştururken; C Grubu’nda da Portekiz, Ukrayna, İspanya ve İsrail’i gördük.

                Türkiye, cumartesi gününün açılışını Fransa ile yaptı. Avrupa 7’li ragbisinindeki belki de en iyi rakibe karşı başlangıcı yapıyor olmak, ayrı bir heyecan yaratmış mıydı görecektik. Saat 11.00’da, Fransa’nın başlama vuruşuyla hareketlendi oyun. O vuruşla birlikte, son düdüğe kadar oyunu kontrol eden bir Fransa izledik. Kullandıkları yüksek başlangıç vuruşlarını geri kazanmayı başarıp, ilk andan itibaren topa hakim oldular. Bu tür vuruşların yapıldığı bölgedeki ekibin(pack) üyeleri hemen birbirine yaklaşmalı ve top güvenliği için organize olmalılar. Birbirimize yaklaşmadığımız her vuruşta top rakipte kalıyor ve devamında skor oluşuyordu. Kendi başlangıç vuruşlarımızda yaptığımız bireysel öne çıkışlar, savunmada boşluklar oluşmasına ve bu boşluklardan rakibin sayı çıkarmasına neden oldu. Savunmadaki adam-alan paylaşımımız ve sadece toplu adamı izleyip, topsuz koşuları geç fark etmemiz savunmadaki ana zafiyetlerimizdi. Yaptığımız el becerisi(handling) hataları, topla oynama süremizi kısaltırken, rakibe ekstra sayı şansı veriyordu. Maçın bitiş düdüğü çaldığında, skor tabelası 52-0 Fransa lehineydi. Bizim gibi ragbide yeni bir ülkenin, köklü bir gelenek karşısında, böyle bir skor almasının önemi yok. İyi takımlarla oynayarak, bu seviyelerde kalarak gelişimimizi devam ettireceğiz. Fransa, ragbinin gereklerini yapan iyi bir takım. Saha kullanımıyla, top paylaşımıyla, temposuyla, destek koşularıyla, oyuncularının bireysel yetenekleriyle komple bir takım. O yüzden, Fransa maçının etkisinde kalıp, moral bozmamalıydık. 

                Gruptaki ikinci maçımıza Litvanya karşısında, saat 14.22’de çıktık. Rakibimizin gönderdiği uzun başlama vuruşunda hata yapan takımımız, topu geri kazanıp, 22 metre çizgisi içerisinde denemelere başladı. Bu esnada, ilk boşluk yaratılıyor ve sayıyı getiren koşu geliyordu:7-0. Oyunu yeniden başlatan vuruşumuz 10 metre çizgisini geçmeyince, serbest vuruş kazanan Litvanya, ilk pası sonrası savunma hattımızı kırarak skoru dengeledi. Yediğimiz bu basit sayı, beni hayretler içerisinde bıraktı. İlk maçında, hücum anlamında bir deneyim yaşayamayan takımımız, Litvanya karşısında deniyor, güvenli rucklar kurarak oyununu ilerletiyordu. İkinci sayımız, bu gayretlerin akabinde geldi:14-5. İlk yarı tamamlanana kadar iki basit sayı daha yiyen takımımız, devreye 14-17 geride girdi. İkinci yarıya daha baskın başlayan Litvanya, devre başında iki erken sayı buluyor ve Türkiye’nin gardını düşürüyordu. Maçtan, 36-21 mağlup ayrılan takımımız, gruptaki son maçını beklemeye başlıyordu. İyi bir savunma reaksiyonu gösterememenin cezasını 36 sayı yiyerek çektik. Hücumda vaat edilen potansiyelin aksine, savunmada çok eksiğiz. Öncelikle beraber hareket etmeyi başarmalı, adam-alan paylaşımımızı doğru yapmalıyız. Savunmada doğru pozisyon alamamamız, müdahale(tackle) başarı oranımızı da düşürüyor. Çok sayıda kaçan müdahale gördük sahada. Özellikle 10 numaralı oyuncumuz Ebubekir’in kanadından gelen ataklar, kaçan müdahaleler sonrasında sayıya dönüştü. Turnuvanın geri kalanında yaşamamız gereken en önemli değişim, savunmamızda olmalıydı.

                Günün kapanışını saat 17.06’da Belçika ile yaptık. Rakibimizin başlattığı oyunda ilk top, bakışlarımız arasında kayıp gitti. İlk hücum şansını yakalayan Belçika, top paylaşımı esnasında hata yapıyor ve topu kaybediyordu. Denemelerine başlayan takımımız, kazandığı penaltılarla oyununu taşıdı ve sayıyı buldu:7-0. Başarılı bir başlangıç vuruşuyla topun geri kazanılması, bir hücum şansı daha yaratırken, scrum sonrası organizasyon sayıyı getiriyordu:14-0. İlk yarı, Belçika skoruyla sonlanırken, müdahale(tackle) peşinde koşmanın getirisi, skorun değişmesi oldu:14-5. İkinci yarının ilk üç dakikasında Belçika akınlarına cevap vermek durumunda kaldık. Üçüncü dakikanın sonunda gelen sayı, skor tabelasını 14-12 yaptı. Daha erken bir sayı bulabilirdi bu anlarda Belçika. Final paslarını hedefe ulaştıramamaları bizim lehimizeydi. Karşılıklı skorlarla son topa 19-19 eşitlikle girilmişken, yapılan el becerisi(knock on) hatası ve rakibe verilen scrum, maçın kaderini değiştirdi. Kör kanat koşusu, maçı Belçika’ya getiriyordu:19-24. Grup maçlarında ilk defa süpürücü(sweeper) kullanıp, önde altılı bir blokla oynadık. Önde altı kişiyle oynuyorsanız, alan paylaşımını ve kaymaları çok daha iyi yapmalısınız. Beraber hareket etmeniz daha çok önem kazanıyor. Savunmada sakin kalıp, müdahalenin bize gelmesini beklemek yerine; nabzımızı yüksek tutan bir tempo tercih edip, müdahale peşinde koştuk. Pas açısını kapatabilmek için sık sık rakibe doğru hamle yaptık. Özellikle merkezde, 5 numaralı oyuncumuz Derhan’ın öne çıkışları, savunmada çok fazla gedik açılmasına neden oldu. Gösterdiğimiz ekstra efor, maçı ortada tutmuş olmamıza yardımcı olsa da oyunun sonundaki hata, galibiyeti rakibe sunuyordu. Son ana kadar oyunun içinde kalabildiğimiz, en iyi oynadığımız grup maçımızdı. Gösterdiğimiz gayret, hatalarımıza üstün gelmeyince, grubu son sırada tamamladık.

                Turnuvanın ikinci günü çok daha önemli hale gelmişti. Dokuzunculuk yarı finalinin kaybedilmesi durumunda, bir alt seviyeye geri dönme ihtimali vardı. Geçtiğimiz yıl bizimle birlikte bir üst seviyeye yükselen İsviçre’ydi rakibimiz. 12.50’de başladı karşılaşma. İlk hücumu takımımız yapıyor, bir iki denemeden sonra uzun bir vuruş gerçekleştiriyordu. Topu rakibin 5 metre çizgisinde yakalasak da gelen el becerisi hatası, top kaybına sebebiyet verdi. O noktadan baskılı savunmasına devam eden takımımız, rakibini vuruşa zorluyor, ancak yarı sahaya gelen topa hakim olamıyordu. İsviçre’nin topu paylaşıp, alan yarattığı bu anlarda ilk sayı da geldi:0-7. Neyse ki rakibin sayısına cevap vermeye gecikmeyecek, ilk yarının sonuna kadar iki sayı bulup, devreye 14-7 önde gidecektik. İkinci yarı, bizim için yine işlerin değiştiği, oyunun rüzgarının karşıdan estiği bir yarı oldu. Daha çok savunmada kalıp, yüksek efor sarf eden takımımız yoruldu. Gecikmeli gelen destek koşuları iyice gecikir oldu. Pozisyon alışlar aksamaya başladı. Hücum aksiyonlarımız ortadan kaybolunca, rakibi tehdit edemez olduk. Maçı 21-14 kaybediyor, ateşin içine düşüyorduk. Son üç maçımızda da bir noktaya kadar maçın içinde kalıp, kazanma ihtimalimizi koruduk. Genelde ikinci yarının başıyla birlikte tükenmeye başlayan enerjimiz, oyun bilgisi eksikliğimiz, akıllı olmayan savunma tercihlerimiz bizi galibiyetten uzaklaştırdı. Sahada sakin kalıp, enerjimizi doğru kullanıp, akıllı savunma yapmalıydık. Savunmada kalmak yorar ki biz savunmayı, yüksek nabızda devam ettirmeye çalıştık. Topun kıymetini bilip, oyunun hızını kontrol etmeliydik. İsviçre; hücumda olduğu anlarda topu canlı tutarak, müdahalelerimizi(tackle) savuşturdu. Destek koşularının da devamlı gelmesi, atak sürekliliklerini sağladı. Bu şekilde sonuca giderek, maçı kazandılar.

                Nihai yerimizi belirleyecek maçı, İsrail ile oynadık. 16.30’daki karşılaşma, rakibimizin vuruşuyla hareketlendi. Topu ilk elimize aldığımızda, iki rakibinden kurtulan Davut, koşusunu yaparken çizgiye basmış, İsrail lehine taç atışı(lineout) kararı verilmişti. Line out sonrası denemesini yapan İsrail, top paylaşımını ve destek koşularını olması gerektiği gibi yerine getirip sayıya ulaştı:0-5. Bu sayıya hızlıca cevap veren takımımız, devre sonuna kadar iki sayı bulup, 14-5 ilk yarıyı önde kapattı. İkinci yarının başında bulduğumuz sayı, farkı açarken(21-5); bu andan itibaren, İsrail’in geri dönüş çabasını izledik. Skor ve süre avantajını kullanıp, oyunu yönlendirmek yerine İsrail’in temposuna ayak uyduran ve yaptığı el becerisi(handling) hatalarıyla topu rakibine veren takımımız, ikinci yarıda yine bir düşüş yaşadı. Ancak önceki maçlarda olduğu gibi rakibimiz geriden gelip öne geçerek maçı kazanmayı başaramadı. 21-19 kazanıyor ve turnuvayı 11. sırada kapatıyorduk. Turnuva finalinde ise, rakibi İrlanda’yı 26-12 ile geçen Fransa şampiyon oldu.

                Tek galibiyetle turnuvayı kapatan Türkiye’nin, Fransa dışındaki rakipleri karşısında sahadan silindiğini söyleyemeyiz. Oyunun bir bölümüne kadar rekabetin içinde kalıp, kazanmak için mücadele edildi. Kaybettiğimiz Litvanya ve Belçika maçlarında iyi bir savunma performansı gösterebilseydik, müsabakayı kazanmak için şansımızın olduğunu düşünüyorum. Savunmamız üzerine çalışmalıyız. Alan-adam paylaşımını, rakibin iç omuzda takibini, sadece toplu oyuncuyu izlemememiz gerektiğini öğrenmeliyiz. En önemlisi müdahale(tackle) peşinde koşmamalı, beraber hareket etmeliyiz. Oyunun hızını kontrol etmek, öğrenmemiz gereken bir diğer konu. 14 dakika boyunca, koştur koştur bu oyunu oynayamayız. Saha içerisinde nasıl aktif dinlenebileceğimizi bilmeliyiz. 2. yarıdaki düşüşlerin bir sebebini yorgunluk olarak görüyorum.

                Aldığımız sonuçla, bir alt seviye olan Trophy’e geri dönüyoruz. Çalışıp, öğrenmeye devam edeceğiz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu