Ragbi günlükleri 156

Haziran ayı geldiğinde, 7’li Ragbi Milli Takımlarımızın Avrupa mesaisi başlıyor. 2023 Yılı 7’li Ragbi Avrupa takvimi, Temmuz ayının ortasına kadar çeşitli organizasyonlarla devam edecek. Ülkemizi temsilen ilk sahaya çıkan, 7’li Ragbi Erkek Milli Takımımız oldu. Avrupa Konferans 1 maçlarındaki performasını değerlendireceğiz takımımızın.

               Turnuvaya değinmeden önce makarayı biraz geriye saralım ve hazırlık sürecinin başına gidelim. 7’li ragbinin Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezleri(TOHM) bünyesine dahil edilmesiyle erkek takımımız, ilk hazırlıklarına Kahramanmaraş Olimpiyat Hazırlık Merkezi’nde başladı. Avrupa mesaisine burada hazırlanması planlanan takımımız, maalesef depremi ve depremin getirdiği büyük travmayı yaşadı. Yaşadıkları bu psikolojik şoku atlatmaları için kendilerine izin verilen sporcularımız, bir süre ailelerinin yanına dönerek, kendilerini toparlamaya çalıştılar. Bu süreçte, Kahramanmaraş’ta kalıp, depremin yaralarını sarmaya çalışan ekiplere destek olan sporcularımız da oldu. Verilen aranın ardından Bursa TOHM’da bir araya gelen takımımız, uzun bir mesainin ardından Belgrad’a geldi. Bursa’da çalışılan dönemin bir bölümünde, başlarında antrenör olmadan sadece kondisyonerle çalışmak durumunda kalmaları, hazırlık sürecinin olumsuz tarafıydı. Mayıs ayının sonuna doğru, eski milli oyuncu ve antrenör Yasin Bakar’ın ekibe dahil olmasıyla da son hazırlık süreci geçilmiş oldu. Takımımız, 10-11 Haziran tarihlerinde Belgrad’ta düzenlenen 7’li Ragbi Avrupa Konferans 1 müsabakalarına şu oyuncularla katıldı: Mehmet Sefa Kaptan, Eyüp Ensar Daş, Burak Özkan, Kerim Cömert, Yusuf Sarıçan, Etem Seydioğlu, Mustafa Kaplan, Ramazan Tomruk, Efe Emik, Mustafa Kuzey, Ömer Faruk Özcan, Yusuf Oğulluk, Arda Berat Genç.

               Belgrad’ta düzenlenen 7’li Ragbi Avrupa Konferans 1 müsabakalarına, bu yıl dokuz ülke katılıyor. Bu ülkeler; Türkiye, Sırbistan, Finlandiya, Monako, Norveç, Andorra, Malta, Bosna Hersek ve Avusturya. Ülkemiz, ilk grup aşamasında A Grubu’nda Finlandiya ve Sırbistan’la eşleşti. 10 Haziran Cumartesi gününün açılışını saat 10.00’da Finlandiya karşısında yaptık.

               Finlandiya’nın başlama vuruşuyla hareketlenen karşılaşmada, ilk topunu kaybeden takımımız, ciddi bir atak organizasyonuyla karşılaştı. 5 metre çizgimiz içerisine kadar gelen rakibimiz, az daha sayıya ulaşacakken hata yaptı ve topu kaybetti. Rakibin bu hatası, bizim sayımıza dönüşecek ve Etem-Sefa iş birliği ilk sayımızı getirecekti:7-0. 4. dakikada, rakibinin hatalarını değerlendirmeye devam eden takımımız, bu kez sayıyı Ensar ile buluyor ve farkı 12’ye çıkartıyordu. İlk yarının sonlarında karşılıklı birer sayı daha izledik ve devreye, 17-7’lik Türkiye üstünlüğü ile girildi. Maçın ikinci yarısı da karşılıklı sayılara sahne olurken, güne, 31-12’lik Finlandiya galibiyetiyle başlıyorduk. Rakibin çok fazla tehdit edemediği, rahat skorlu bir maçı geride bırakmıştık. 

               Günün ikinci karşılaşmasında, saat 15.18’de Sırbistan karşısındaydık. Sırbistan’ın başlama vuruşuyla hareketlendi oyun. İlk organizasyon girişimimizde, oyuncumuz topla birlikte saha dışına atılınca, top, rakibe geçmiş oldu. Ancak devamındaki baskılı savunma ile topu geri kazanıyor ve maçtaki açılış sayısını yapıyorduk: 5-0. Üçüncü dakikada, Yusuf Sarıçan’ın rakibine kural dışı müdahale(high tackle) sebebiyle sarı kart görmesi, takımımızı sahada altı kişi bırakıyordu. Üst üste kazandıkları penaltı avantajlarıyla sayı alanımıza ilerleyen Sırbistan, bir kişi fazla oynamanın avantajını kullanmasına rağmen sayıya ulaşamıyordu. Müdahalede(tackle) bulunduğumuz oyuncuların, müdahale esnasında ellerini açık bırakmamız, topun sürekli canlı kalmasına ve savunmada çok fazla yorulmamıza neden olurken, geçen bu sürede sayı yememek önemli bir savunma reaksiyonuydu. Altıncı dakikada, rakipten çalınan topla birlikte penaltı kazanılıyor ve hızlı bir başlangıç yapılıyordu. Savunma hattını kırmayı başaran takımımız, Etem’in sayısıyla skoru 12-0 yaptı. İlk yarının sonunda karşılıklı çıkan iki sarı kartla takımlar, ikinci yarıya altı kişiyle başladılar. Türkiye’nin vuruşuyla hareketlenen ikinci yarıda, rakibin hatası sonrası ilk topu oynama hakkını kazanmış olduk. Serbest vuruş(freekick) sonrası başarılı bir açık alan aksiyonu gerçekleştiren takımımız, Ramazan’ın sayısıyla farkı açtı: 17-0. Bu bölümde, başlama vuruşlarından itibaren rakibine baskı kuran bir Türkiye vardı. Baskı sonrası topu çalarken, rakibin kırmızı kart görmesiyle sayısal olarak bir eksilmesi, işlerimizi daha da kolaylaştırdı. Maçın bitiş düdüğüne kadar bulduğumuz peşi sıra sayılarla skoru 41-0’a getirerek, rahat bir galibiyete uzandık. Ufak bir değerlendirme yapacak olursak, maçın başından sonuna kadar üstün bir oyun oynadık. Rakibin hatalarını değerlendirmeyi de başardık. Açık alan oyunlarındaki top paylaşımımız, aksiyonlarımızı çeşitli oyunlarla zenginleştirmemiz ve rakipten çaldığımız toplarla gösterdiğimiz savunma performansı bize galibiyeti getiren kilit noktalardı. Rakibin kırmızı kart sonrası eksilmesi işimizi kolaylaştırırken, her başlama vuruşunda topu geri kazanma gayreti takdir edilesiydi. Performansımızın eksik yönleri ise, savunma yerleşimimizdeki dalgalanmalar ve destek koşularımızdaki gecikmelerdi. Bu galibiyetle birlikte, ilk grup aşamasının tamamlamış olduk.

               İlk grup aşamasının tamamlanmasıyla birlikte dokuz takım, yeniden gruplandırıldı. Bu işlem yapılırken, gruplarda alınan galibiyetler baz alındı. İkinci grup aşamasında D Grubu’nda yer alan Türkiye, Bosna Hersek ve Norveç ile eşleşiyordu. Yeni grubumuzdaki ilk karşılaşmamız, aynı zamanda cumartesi günündeki son karşılaşmamızdı. 18.02’de başlayan maçla, Bosna Hersek karşısında günü kapatacaktık.

               Maça sarı kart görerek başladıktan sonra, bir de üstüne sayı gelince, 2. dakikaya 5-0 geride girdik. Oyunu yeniden başlatan vuruşun ardından, hızlı bir şekilde tepki veriyor ve skoru eşitliyorduk:5-5. Rakibimiz karşısında üstün bir oyun sergileyerek ilk yarıyı 26-5 önde kapattık. İkinci yarıda da rahat bir oyun oynayan takımımız, maçı, 49-12 kazanarak, hem yeni grubuna güzel başladı hem de günü moralli kapattı. Oyunumuzu çok fazla süslemeye ihtiyaç duymadan, basit ve doğru oynayarak, bireysel yeteneklerimizi öne çıkartarak kazandık. Rakibin sahadaki yetenek kapasitesi ve kötü performansı, bu maçın bizim için ölçü olamayacağını gösteriyor. Kazanarak, günü kapamanın keyfini yaşıyorduk.

               Yeni gün; sıralamaların belli olacağı, daha ciddi rakiplerle kendimizi test edeceğimiz bir gündü. Açılışı, yine takımımız yapıyor ve ikinci grup aşamasındaki son maçına Norveç karşısında çıkıyordu. Norveç’in vuruşuyla başlayan oyunda, ilk topu kaybettik. Topla ilk oynama şansını yakalayan rakibimiz, gayet akıcı ve organize bir hücumla skorda öne geçti: 0-7.  Yeniden başlayan oyunda topu alan takımımız, rakibinin faullü müdahalesine maruz kalınca, hakem sarı kartına başvurdu ve Norveç’i sahada altı kişi bıraktı. Sayısal avantajını skora dönüştürmeye gayret eden Millilerimiz, ilk ciddi girişimini Ensar’la yaparken, müdahale(tackle) sonrası yerden direkt olarak kalkmasıyla top, yeniden rakibimize geçti. Sahada altı kişi oynayan Norveç’e baskı kurmaya çalışan takımımız, çabasının karşılığını 5. dakikada Yusuf ile aldı. Yusuf’un sayısıyla skor 7-7’ye geliyordu. Başlama vuruşuyla yeniden hareketlendirdiğimiz oyunda, topu geri kazanmayı başarıyor, Etem ve Mustafa’nın gayretleriyle topu, rakip 22 metre çizgisine taşıyorduk. Oyunun yönünü, rakibin organize olamadığı alana çeviren Yusuf, ayak oyunlarıyla boşluğunu yaratıyor ve skorda takımımızı 14-7 öne geçiriyordu. İlk yarının son atağında, rakip 22 metre çizgisi üzerinde penaltı avantajı yakalayan Türkiye, sağlıklı bir hücum aksiyonu geliştiremeyince, farkı açma şansından mahrum giriyordu devreye. Türkiye’nin vuruşuyla başlayan ikinci devrede, erken gelen bir sarı kart, bu kez takımımızın sahada eksik kalmasına yol açtı. Rakibin pasında araya girmeye çalışan Yusuf, 2 dakikalığına oyun dışında kalıyordu. Bir kişi eksilmenin akabinde, savunmada kayma ve adam paylaşma sıkıntıları yaşadık. Rakibi iç omuzda takip etmemenin sonucu olarak, rakibin ayak oyunlarına(step) yenik düştük ve skorun eşitlenmesini engelleyemedik: 14-14. İkinci yarının ortaları, Norveç’în etkili olduğu dakikalardı. Savunmada kalmamızı sağlayarak bizi yoran Norveç, sayısal avatajını da kullanıyordu. 4. dakikada, bu emeklerinin karşılığını almaya çok yaklaşmışken, oyuncumuz Sefa, 5 metre çizgimiz içerisinde rakip sayısını önlüyor ve topu takımımıza kazandırıyordu. Nefes alacağız, topu sayı alanımızdan uzaklaştıracağız derken, line out(taç atışı) sonrası gelen hata ile top yeniden Norveç’e geçti. Neyse ki ikramımızı geri çeviren rakip, yaptıkları hata sonrası topu, orta sahaya kadar geriletti. Line outa hızlı başlangıcı engelleyemeyince, savunmaya yerleşip, pozisyon almakta geciktik. Topu ters kanada kadar akıtan rakibimizde, iç kanat (stepper) oyuncuları yay koşusu yaparak tüm sahayı geçti ve skorda, takımını öne geçirdi: 14-19. Ekstra vuruşu sayıya çevirememeleri, bizim için bir şans anıydı. Bu poziyonda, ciddi bir savunma zaafiyeti yaşadık. Geç pozisyon almış ve dezavantajlı duruma düşmüşken, bir de üzerine adam paylaşımında sıkıntı yaşayınca, sayıyı yemiş olduk. Rakibin iç kanat oyuncusu, yay çizerek kanada indiğinde, oyuncularımız adamlarını değişmeliydiler. Bu oyuncuyu ilk takip eden Ömer, hem takibini bırakmayarak alanını boşalttı hem de koşusuyla rakibini yakalayamadı. Maçın sonlarında, geri dönüş için sayı arayan takımımız, hücumdaki ilk denemesinde topu kaybedip, tekrardan savunmaya geçmek durumunda kaldı. Çok geçmeden Kerim’in topu geri kazanması ve açık alanda Ensar’ı bulmasıyla, galibiyeti getirecek skora ulaşıyorduk: 21-19. Turnuvadaki en ciddi maçımızı Norveç karşında oynadık. Reaksiyon verip, kazanmak güzeldi. Ancak maçın bitimiyle, eksikleri konuşmamız gerekiyordu. Daha sakin oynamalıydık. Müdahale(tackle) peşinde koşmak yerine müdahalenin bize gelmesini beklemeliyiz. Savunmadaki alan-adam paylaşımlarını daha dikkatli yapmalıyız. Bunun yolu da iletişimden ve rakibi izlemekten geçiyor. Rakibin saha yerleşimlerini izlemeli, makaslarına ve destek koşularına cevap vermeliyiz. Oyunun hızını kontrol etmeli, olabildiğince topa ve oyuna hükmetmeliyiz. Nabzımızın yükseldiği anlarda, sağlıklı karar vermekte zorlanıyoruz. O yüzden, kontrolün bizde olması önem arz ediyor. Başlangıç vuruşlarından sonra, topa vuran oyuncuyu süpürücü(sweeper) olarak arkada bırakıyoruz.  Bu yüzden, altılı bir blok halinde yükselen ön hattın, daha dengeli bir baskı yapması, mutlaka konuşması gerekiyor. Bu galibiyetle birlikte en iyi skorlara sahip takım olarak yarı finale yükseliyoruz ve en iyi ikinci takım olarak gelen Norveç’le bir kez daha eşleşiyoruz.

               Yarı finalde bir kez daha karşılaştığımız Norveç’le, saat 14.18’de sahadaydık. Norveç’in yüksek başlama vuruşuyla hareketlendi oyun. Karşıladığımız top sonrası, rakibimizin ofsaytta kalmasıyla penaltı kazanıyorduk. Tekrardan başlayan oyunda, Yusuf ve Ramazan’ın yaratıcılığını üstlendiği güzel bir sayıyla öne geçtik:7-0. Başlama vuruşuyla topu tekrardan kazanan takımımız, sahanın bir ucundan bir ucuna denemelerde bulunarak rakip savunma hattını kırmaya çalışırken, amacına, Ramazan’ın koşusu ile ulaşıyordu:14-0. Bu sayımızdan sonra ilk yarıda, ivmenin Norveç tarafına geçtiğini söyleyebiliriz. Savunma hattı kırma denemelerine iyi savunma ile karşılık veren Türkiye, peş peşe yediği penaltı cezalarıyla birlikte, yaptığı iyi savunmanın karşılığını alamadı. Yusuf’un sarı kart görmesi, üstüne devam eden penaltı cezaları, Norveç’in ilk sayısının sebebi oldu:14-7. İlk yarının son bölümlerinde sadece savunma yapan ve çok sayıda penaltı cezası alan takımımızın, ilk yarıyı bu skorla kapatması iyi bir sonuç oluyordu. Türkiye’nin vuruşuyla hareketlenen ikinci yarıda, ilk topu alan Norveç, oyun deniyordu. Maçtaki ilk top çalmamız bu anlarda geldi. Kazandığı penaltı sonrası oyuna hızlı başlayan Yusuf, kat ettiği mesafe sonrası Burak’a sağlıklı bir pas veremese de Burak’a rakibi tarafından yapılan müdahale bir penaltı daha kazandırdı bize. Üstüne gelen sarı kart, sayısal avantajı da getirdi. Rakip beş metre çizgisine kadar geldiğimiz bu anlarda, topu fırlatarak kaybediyor ve rakibin tehdit oluşturmasına izin veriyorduk. Bizi cezalandırmaya niyeti yokmuş gibi hatalar yapan Norveç, topu Etem’e kaptırıyor ve gelen sayıyla skoru 21-7 yapıyorduk. Bu yarıda, penaltı cezaları yemeye devam eden takımımız, Mustafa’nın sarı kart görmesiyle, bir kez daha sahada altı kişi kalıyordu. Penaltı kazana kazana beş metre çizgimize kadar gelen Norveç, Ramazan’ın başarılı savunmasıyla sayıya ulaşamıyordu. Zor kazandığımız topu kolay kaybederek, bir kez daha rakibimize veriyor ve 7. dakikada skor, 21-12’ye geliyordu. Maçın bitimine az bir vakit kala eritmemiz gereken süreyi düşünürken, topu karşılayıp savunma hattını kırmak için denemelerde bulundu Türkiye. Topu iyi paylaşınca, maçı son bir sayıyla noktalıyor ve finale yükseliyordu:28-12. Bu kadar çok penaltı cezası aldığımız, iki kere sahada alt kişi kaldığımız bir maçı kazanmak, gösterdiğimiz gayretin yanında, rakibin de hediyesi. Bu kadar çok hatayı, final maçında tolere edemeyebiliriz. İyi bir turnuva geçiren Yusuf’un yanında, Ramazan Tomruk da bu maçın öne çıkan oyuncularından oldu. Avrupa Konferans 1 seviyesinde şampiyon olmak ve Trophy Serisi’ne yükselmek için sahaya çıkacağız.

               Heyecanla beklediğimiz müsabaka için takımlar, saat 19.30’da sahadaydılar. Müsabaka öncesi yapılan seremonide, millerimiz sahada, bizler ekran başında İstiklal Marşımızı söylerken, ilk kıtanın okunması bittiğinde, marşımız yarıda kesildi ve bir anda Monako ulusal marşı çalmaya başladı. Bu saygısızlığa en güzel tepkiyi, sahada sporcularımız verdi. Hep bir ağızdan, gür sesle İstiklal Marşımızı tamamladılar.

               Monako’nun başlama vuruşuyla hareketlenen oyunda, ilk topu karşılıyor ve denemelerize başlıyorduk. Sahada 7’li ragbinin doğrularını yapan bir milli takımı vardı. Alan yaratmak için koşular yapıyor, aralara giriyor, ruck kurarak yeniden organize oluyor ve oyunun hızını rakibe bırakmıyorduk. Kerim’in aldatmacayla savunma hattında boşluk yaratması ve Burak’ın destek koşusu, tüm sahayı geçen bir koşunun ardından, takımımızı öne geçiren sayıyı getirdi:7-0. Başlama vuruşu için erken hazır olan takımımız, rakibinin organize olmamasını fırsat bilerek, sahadaki boş alana kısa bir vuruş denedi. Bu hamleye son anda cevap veren Monako, basit bir sayıyı önlemiş oldu. Devamında, topla aksiyon almaya çalışan rakibimiz, 5 metre çizgimiz içerisinde hata yapıyor ve millilerimiz, sayıyı kurtarıyordu. Mücadele dozajının yüksek olduğu bir final oynanırken, sahada savaşan, denemelerde bulunan bir Türkiye vardı. Line out (taç atışı) atışlarında bize göre üstün olan Monako, ilk yarının son topunda, line out çıkışı bir sayı buluyor ve devreye 7-7 eşitlikle giriliyordu. İkinci yarının başlama vuruşunu yapan Türkiye, düzgün bir savunma hattı yükselişiyle, rakibini karşıladı. Turnuva boyunca şikayetçi olduğum bu savunma yükselişleri, bazı maçlarda bize sorun yaratmıştı. Final maçı boyunca, bu sorunumuzu minimuma indirdiğimizi söyleyebilirim. İkinci yarının ilk topunu kullanan Monako, hücum aksiyonlarıyla savunma hattımızın dengesini bozmuş ve orta sahaya kadar gelmişti. Müdahale(tackle) sonrası açıkta kalan topu alan oyuncumuz Ömer Faruk, koşusunu yapıyor ve tekrardan skorda bizi öne geçiriyordu:14-7. Maçtaki mücadele seviyesi, ikinci yarıda da yüksekti. Denemelerimize rakibimiz karşılık veriyor, onların ataklarına iyi savunma gösteriyorduk. Maçın bazı bölümlerinde, tackle peşinde koşmak kaynaklı savunma hattında boşluklar verip, hat kırdırsak da bu hataları telafi eden hamleler yaptık. Son saniyelerde, bize rahat nefes aldıracak sayıya Etem ile çok yaklaşmıştık. Ancak desteğimiz kendisine yetişemeyince, rakip, topu çalmayı başardı ve son top, kendilerine geçmiş oldu. Yapılacak bir hata, maçın bitiş düdüğünü çaldıracak ve Türkiye’nin şampiyonluğunu ilan ettirecekti. Bu sebeple oyuncularımız, tüm enerjilerini sahaya yansıttılar ve bir an önce o hatayı yaptırmak için baskının dozajını arttırdılar. Bu anlarda Monako, topla iyi oynuyor, oyununu ilerletiyor ve savunma hattımızda boşluk arıyordu. Buna yaklaştığı aksiyonları olsa da neticeye gitmek için biraz daha çabalamaları gerekecekti. Tempoyu arttıran Monako karşısında, uzun süre savunmada kalıp, koşturmak, millilerimizi oldukça yordu. Maç, Monako’nun sayısıyla tamamlansa da ekstra vuruşu zor bir açıdan yapan rakibimiz, bu vuruşta başarılı olamıyor ve maçı 14-12 kazanan Türkiye, 2023 Yılı Avrupa Konferans 1 müsabakalarının şampiyonu oluyordu.

               İlk iki grup aşamasında, nispeten daha zayıf rakiplerle oynamış ve sonuçlardan çıkarım yapmakta zorlanmıştık. Gözlemlediğim bazı hataları, ilgili maç bölümünde yazdım. Düşüncem odur ki Monako, turnuvada oynadığımız en iyi rakip ve karşısında gösterdiğimiz performans, turnuvadaki en iyi performansımızdı. Monako; tempolu oynayan, ayakları iyi oyunculara sahip bir takım. Top paylaşımları ve organizasyonları turnuva boyunca gayet güzeldi. Onların iyi yaptıkları aksiyonlar, bizim zaafımız gibi görünüyordu. Çünkü, turnuvada oynadığımız maçlarda ne zaman tempo yükselse, savunma hattımız kırıldı; çok fazla penaltı ve sarı kart yedik. Tempoyu onların belirlemesine izin vermek, bizim işimizi oldukça zorlaştıracaktı. Millilerimiz, topa sahip olmaya çalışarak, deneyerek, kendi temposunu ve oyununu kabul ettirmeye uğraştı. Maç boyunca, mücadele seviyelerini düşürmediler. Genelde savunmada iyi iş çıkardılar. Olan hataları telafi edecek hamlelerde geç kalmadılar. Tackle peşinde koşmak, savunmada açık vermemize ve yorulmamıza sebep olsa da bu oyun tarzı bize, maçı kaybettirecek boyuta ulaşmadı. Rakibimiz; kuvvetli olduğu line out oyunlarını, maçın her bölümünde kullanmaya çalıştı. Yediğimiz iki sayının da yolu, mutlaka bir line outtan geçti. Kazandıkları penaltılarda, bizim tercih etmediğimiz line outu tercih ettiler. Bu maçta, bir kez daha ortaya çıkmıştır ki ekstra vuruşlar hayátí öneme sahiptir. Üzerine özel çalışmalar yapılmalıdır.

               7’li Ragbi Erkek Milli Takımımızın Antrenörü Yasin Bakar’a, hazırlık sürecine ve turnuvaya dair görüşlerini sordum. 29 Mayıs’ta, Bursa’daki kampa katıldığını belirten Yasin Hoca, kampa katıldığında oyuncularının fizik olarak hazır olduklarını, kendisinin taktik antrenmanlara ağırlık verdiğini belirtti. Rakip analizlerine de önem verdiklerini anlatan Yasin Bakar, ”Her maça özel kombinasyonlar geliştirdik. Amacımız, sadece Konferans 1 seviyesinde şampiyon olmak değildi. Bir üst seviye olan Trophy için de hazırlık yapmak istedik. Ben olmasam da bu takım çeyrek finali, yarı finali görürdü. Ben katkımı, yarı final ve final maçları için vermek istedim.” dedi. Turnuvaya dair görüşlerini de ifade eden Yasin Bakar, ”Konferans 1 turnuvası, uzun zamandır Belgrad’ta yapılıyor. Bu yıl, turnuvaya dair gördüğüm en kötü şey, hakemlerin kalitesiydi. Temel kuralları dáhi zor uygulayabilen, yan hakemlerle dialog kurmayan ya da kuramayan bir hakem heyeti vardı. Bir diğer sıkıntıyı, yemekler konusunda yaşadık. Bunlar dışındaki genel işleyiş gayet iyiydi. Zaman çizelgesine uyulması, antrenman ve maç sahaları, katılımcı takımların artan kalitesi gayet memnun ediciydi.” diyerek, organizasyonun değerlendirmesiyle konuşmasına başladı. Duygu olarak çok yoğun olduğunu ifade eden Yasin Hoca, daha düne kadar kendisinin de milli takım oyuncusu olduğunu; takımdaki birçok sporcuyla uzun yıllardır milli takımlarda beraber oynadıklarını; oynadığı dönemde, kendisinin milli takım kaptanı olması sebebiyle aralarında bir hiyerarşinin kurulu olduğunu ve disiplin konusunda bir sıkıntı yaşamadıklarını; bir yıl sonra milli takıma antrenör olarak dönmenin, kendisini duygusal olarak yoğunlaştırdığını; milli takımdaki sporcuların, kendisini antrenör olarak federasyondan talep ettiklerini ve geçmişte kazandığı başarıların, bu göreve layık görülmesinde önemli bir etken olduğunu belirtti.  Kazandıkları başarı sebebiyle çok mutlu olduğunu ifade eden Yasin Bakar, ”Umarım izleyenlere güzel bir ragbi şöleni yaşatmışızdır. Gelecek vaat eden bir ragbi izletmişizdir. Antrenör olarak kalmaya devam edersem amacım, Trophy Serisi’nde sadece kalmak olmayacak. Orada, adım adım ilerlemek istiyorum. Türkiye’deki tüm keşfedilmemiş, burayı hak eden oyuncuları izleyip, federasyonun desteğiyle -burada antrenör kim olursa olsun federasyonumuzun desteklemesi gerekiyor- kaliteli bir oyuncu havuzu oluşturalım istiyorum. İşi bilen kişilerin seçeceği oyuncularla, geniş kapsamlı kamplar yapılırsa, biz Trophy seviyesinde sadece kalmayız, yürürüz. Bu, kolay bir süreç değil. Bizim konferans geçmişimiz inişli çıkışlı. Trophy seviyesini iki kez çıktık. Birinde oynayarak, birinde oynamadan düştük. Artık sadece orada kalmak değil, orada savaşmak, gerçek ragbiyi oynamak ve kendimizi yükseltmemiz gerekiyor. Tüm savaşım, bunun için olacak bundan sonra.” dedi ve sözlerini tamamladı.

               Oynayarak öğrenmeye devam edeceğiz. Hatalarımızla yükseleceğiz. Bu sahnede geçirdiğimiz her dakika, bir sonraki seviye için bize can verecek. Liyakatlı antrenörlerle, milli takımı hak eden yetenekli sporcularla, rekabetin olduğu kaliteli kamplarla, ekim ayından mayıs ayına devam eden çok etaplı 7’li ragbi ligimizle birlikte başarılı olmamamız için bir sebep yok.

               Altın madalyanın arkasında emeği olan herkese tebrikler, teşekkürler.

NOT: Fotoğraflar, Rugby Europe Facebook sayfasından alınmıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu