Kuru otlar üstünde bir ülke

Hayat dediğin; sinema salonunda senenin ilk sinema filmini seyretmiş olmanın verdiği geç kalınmış bir sevinçle Nuri Bilge Ceylan‘ın Kuru Otlar Üstüne’nin izlenimlerimi kaleme almayı düşünürken Orta Doğu’da organize edilen bir müzik festivaline yapılan saldırıya seyirci kalmaktır.

Anadolu‘nun ücra bir kasabasında zorunlu hizmetini yapan bir resim öğretmeni olan Samet’in tabiri caizse İstanbul’a kapağı atma çabasını ve film boyunca öğrencileri, kasaba halkı ve meslektaşlarıyla yaşadıklarını seyrettikten sonra öğretmen adaylarının “Heyecanla beklediği” ek öğretmen atamasına, atama bekleyen öğretmen sayısının dörtte biri kadar adayın sevindiği haberini okumaktır.

Karla kaplı kış görüntülerinin hakim olduğu film; kapanan yolları, köy okullarının içler acısını, pabuçsuz, montsuz olmasına rağmen kartopuyla kızakla eğlenen öğrencilerle Doğu Anadolu’nun bitmek bilmeyen yoksulluğunu, çaresizliğini, yöre insanına buyurulan bir lokma bir hırka düsturunu tüm gerçekliğiyle gözler önüne sererken sinema salonundan ılık bir sonbahar akşamına kısa kollu tişörtle çıkmaktır.

Doğuştan sahip olduğu aile ve şehir yaşamını geride bırakan Samet Öğretmen’in fedakarlığına, yaşam şartlarına, gerçekçiliğine empati duyarken öğrencisine olan tuhaf yaklaşımı karşısında kibir ve bencilliğini bavulunda getirdiğinin ayırdına varıp cinsel suçlar hakkında okuduğun o veriyi “Yüzde kırkının çocuk istismarı” olduğunu hatırlamaktır.

Ana karakterlerden bir diğeri olan Nuray’ın bacağını kaybetmiş olarak karşımıza çıkması ve bacağını kaybetme sebebinin bir hastalık ya da trafik kazası olmaması seyirciye gerçek dünyayı pencereden gösteriyor. 10 Ekim 2015’te gerçekleşen ülke tarihinin en büyük katliamı olan bombalı intihar saldırısında; hayatını ve uzuvlarını kaybeden yüzlerce insanı, olaydan sonra yaşamlarını nasıl devam ettirdikleri hakkında en ufak bir fikri olmayan seyirciye Nuray karakteri kadar güçlü bir tokat asılmasıdır.

Film boyunca karakterlere bir yaklaşıp bir uzaklaşan seyirci, yönetmenin hiç beklenmedik bir hamlesiyle allak bullak oluyor. Hayatının herhangi bir döneminde yaşadıklarını filme benzeten seyirci de filmlerin hikâyelerini hayattan beslendiğini söyleyen de, bu kez filmin dışına çıkarılıyor. Hayatla paralel akan film o dakikadan sonra yatağını buluyor.

Kuru Otlar Üstüne, bu coğrafyada yaşayan herkesin kendini doğru, dürüst sıra karşısındakine geçince; samimiyetsiz, ahlaksız bulduğu bencil ve kibirli insanları işaret ediyor.

Ülke insanı ise günlük sorunlarını çözmekle meşgul olduğundan gözlerini yummaya devam ediyor. Bugüne kadar Nuri Bilge Ceylan imzası taşıyan bir film seyretmemiş, uzun metrajlı ve yavaş temposu nedeniyle çekinceleri bulunan seyirci için bu film güzel bir başlangıç olacaktır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu