Edirne’yi dinliyorum, gözlerimi dört açmış

Edirne Ahval‘i okuyorum; Edirne’nin önemli gün ve haftalarda törenlere, konserlere ev sahipliği yapan Saraçlar Caddesi’nde, geçtiğimiz günlerde Gaziler Günü vesilesiyle bir kortej yürüyüşü gerçekleştirildiği haberi gözüme ilişiyor. Bu önemli günün caddeye park edilmiş araçların gölgesinde kaldığını, katılımcı ve cadde esnafının şehrin otopark sıkıntısından dert yandığı ifade ediliyor.

Yaklaşık on beş senedir trafiğe kapalı olan caddeden ehliyetim olduğu halde hiç şoför mahallinde geçmedim. Ama cadde üstündeki dükkan sahiplerinin mal yükleyip indirme bahanesiyle saatlerce kamyonet ve hususi araçlarını dükkan önlerine bıraktıklarını hatırlıyorum. Bu nedenle Karaağaç güzergahındaki minibüslerin Alipaşa Çarşısı’nın orta kapısındaki durakta kaldırıma yanaşmak için zorlandığını, alışverişe gelen yerel halk ve turistlerin araçlarına yer bulamadıklarını, caddede karşıdan karşıya geçmeden önce iki aracın arasından ritmik hareketlerle geçmeye çalışan yayaların gösterdiği dans performanslarına da şahit olmuşluğum var. Ee, feleğin çalışma prensibi böyledir; bugün işine gelen yarın hoşuna gitmez.

Bu şehirde trafik sorunu şehrin girişinde, sürücülerin korkulu rüyası olarak tabir edilen güreşe tutuşmuş iki pehlivan heykelinin yer aldığı Olin Kavşağı’nda başlıyor. Şehirden uzaklaşan araç sürücülerinin karşısına çıkan; kasisli yol, dönel kavşak ve yaya geçidi levhalarını görmediği, kırmızı kenarlı beyaz ters üçgen levhanın anlamını bilmediği, fasılalı yanıp sönen sarı ışığın ikazlarına aldırış etmediği bırakın hız kesmeyi çevredeki yayaları ağaç sandığı bu kavşakta şehre giriş yapan sürücüler de pek başarılı görünmüyor. Bu kavşağa özel bir durum mudur bilmem dönel kavşağın içindeki sürücülerin de geçiş üstünlüğü kendilerinde olduğu halde durup beklemelerini şaşkınlıkla seyrediyorum. Hatırlatmakta fayda var; Dönel kavşaklarda geçiş üstünlüğü kavşak içindeki araçlara aittir.

Şehir girişini Olin Kavşağı’nı baz alsam da Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi önündeki trafik ışıklarında ne zaman kırmızı ışık yansa mutlaka bir sürücüyü otelin önündeki sapağa girip trafik ışıklarını kendince atlayarak Atatürk Bulvarı’na tekrar devam ettiğini söylemeden geçemeyeceğim. Şehirden biraz daha uzaklaşırsak bulvarın eski Edirne-Kırklareli yolu ile kesiştiği Volkswagen’in önündeki kavşağa yakın zamanda konumlandırılan sinyalizasyon sistemini ele almadan olmaz. Batı yönünden Kırklareli yönüne ilerlerken ne zaman sola sinyal versem  dönel kavşağa girmeden ayrılmak istediğim yolun ortasında kalıyorum. Sola dönmeme izin veren yeşil ışık ile dönel kavşakta durmamı söyleyen kırmızı ışığın arasındaki bu fikir ayrılığından nasibimi alıyorum. Olan bana oluyor. Yol boyunca dümdüz gidecekleri halde arkamda, sol şeritte kalan araçlar bana sövüyor ben dönel kavşak içinde sola sinyal verip sağımda bekleyen araç şoförüne… Yemişim peynirini, ciğerini, deva-i misk’ini Edirne’nin neyi meşhur diye soran olursa dönel kavşak diyeceğim.

Hadi geri dönüp şehre doğru ilerleyelim. Olin kavşağından sonra karşımıza İstasyon Caddesi’ne bağlanan kavşak çıkıyor. Hani ışıklar kırmızıya döndüğünde sağdaki benzinliğin önünden boş yola kendinizi attığınız kavşak var ya hah işte o. Ardından Erasta Alışveriş Merkezi’nin önündeki kavşak karşılayacak. Trafiği de yayası da yoğun olan bu kavşağın görüntüsü, dikiz aynasına düştüğünde bizi tarihi bir çeşmenin etrafındaki bir diğer dönel kavşak kucaklayacak. Buçuktepe’ye tırmanmadan şehir merkezine doğru ilerlediğimizde  Eski Cami önündeki dönel kavşağı selamladıktan sonra bu yazının başladığı yere Saraçlar Caddesi’ne geri dönüyoruz. Yanımdan vızır vızır motosikletler geçene kadar sabahın erken vakitlerinde bu ana caddenin keyfini yalnızca yayalar sürüyor sanmıştım.

Sevgili okuyucum; yaya, sürücü veya yolcu farketmez bu küçük şehrin kronikleşen trafiği hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu