Ustaların Ahval-i (13)

Kumaşa tablo işleme sanatı: Kırkyama ustası Rezzan Gökalp

Kumaşa resim işleyen ressam desek aklınıza kırkyama sanatı gelir miydi? 14.yüzyıldan günümüze uzanan ve artık kumaşlardan doğan sanat olan kırkyama sanatı hakkında Usta Rezzan Gökalp ile konuştuk. Yokluktan doğan sanat olarak da bilinen kırkyamayı günümüzde icra eden ve gelecek nesile kırkyama işlerini aktarmak isteyen Gökalp, kıyafet, yastık kılıfı gibi şeylerin yanı sıra minyatürleri, şehirlerin başkentlerini, hayalleri ve bazen de türkülere konu olmuş efsaneleri Gülnazik’leri, Ferhat ve Şirin’leri de işliyor kumaşlara. Tıpkı bir tuvale yapılan tablo gibi işlediği her bir kırkyama eserlerini okumak da bir yerde fal gibi görmeyi bilene nasip oluyor. Pandemi bitince Büyük Sinagog’un arkasında bulunan Kültür ve Sanatevi’ndeki atölyesini ziyaret etmenizi, işlediği kumaşlardaki hikâyeleri, detayları görmenizi isterim.

Kendinizi tanıtır mısınız?

“1954 yılında Edirne’de doğdum. İlk-orta ve lise tahsilimi Edirne’de yaptım. Daha sonra vergi dairesinde göreve başladım. 25 yıl çeşitli kademelerde çalıştım. 1998 yılında vergi dairesi müdür yardımcılığından emekli oldum. Bu arada Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nü lisans derecesinde bitirdim.”

Kırkyama yapmaya kaç yılında başladınız?

“2005’te başladım. O tarihe kadar ahşap boyama gibi başka faaliyetlerle uğraştım. Emekli olduktan sonra bir boşluğa düştüm ve ne yapayım diye düşünmeye başladım. Birkaç kursa gittim ama en çok ilgimi çeken zanaat kırkyama oldu.”

Neden kırkyama?

“Çünkü kırkyamayı çocukluğumdan beri sevdiğimi fark ettim. Evimizde yorganlar yastıklar seccadeler vardı. Ben de küçük çocuk hayaliyle onların karşısına geçer kumaş parçalarına bakardım nasıl yapıldığına. Böyle bir yakınlığım olduğunu fark ettim. Bunun üzerine Zübeyde Gülkaynak hocadan ders aldım. Kendisi aslen Bursalıydı, Edirne’ye gelin gelmişti. Zübeyde Hoca kırkyamayı bana daha da sevdirdi. Ondan sonrada çalışmalara kendim devam ettim.”

Kırkyama ne demek?

“Kırk pare, yamalı bohça, hanım dilendi bey beğendi(komşular arasında kumaş alışverişi yapılıyormuş) deniliyor.”

Kırkyamanın asıl amacı nedir?

“Asıl amacı artık kumaşları değerlendirmek. Zaten ilk çıkış noktası yokluk dönemlerine denk geliyor. Savaş dönemlerinde daha çok. Biçki artıkları, eskiyen kullanılamayan elbiselerin sağlam kalan yerleri kullanılarak yastık yorgan yüzleri dikilmiş. Yorgan, yelek, çanta gibi çeşitli ürünler yapılmış.”

Kırkyamanın tarihi hakkında neler aktarabilirsiniz?

“Kırkyama 14.yüzyılda bize gelmiş. Önce Selçuklular geçmiş kapılarda, mihraplarda kullanılan ağaç geçme işlerini çalışmışlar. Sonra Bosna’da güneş, yıldız, ay gibi desenler çalışılmış. Bosna’nın başkentinde çok ileri gitmişler. 14.yüzyıldan sonra da Osmanlı Sarayı’na girmiş kırkyama. Sarayda yorgan, yastık kılıfı olarak kullanılmış. Avrupa’da bir kriz döneminde soyluların kıyafetleri yıpranmış. Güzel kadife, dantelli kumaşlarının yıpranmayan yerlerini birleştirip yeni bir kıyafet oluşturmuşlar. Tabi onu birleştirmek için kurdele, dantel, nakış işleri eklemişler, kullanmışlar. Bu tekniğe crazy yani çılgın teknik diyoruz. Kırkyamada da çok kullanılan bir tekniktir.”

Kırkyama üzerine müze açabilecek kadar tarihten günümüze gelen kırkyama ürünleri var mı?

“Kırkyamanın kıymeti bilinmedi. Evlerde fazla bulunacağını sanmıyorum. Seccadeler belki saklanmış olabilir. Çok fazla bulabileceğimizi sanmıyorum.”

Bu işi yaparken hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?

“Kumaş, iğne, iplik ve makas. İthal kumaş kullanılıyor ama pazardan alınan bir kumaş. Mesela lila bir kumaş vardır ürünümde. Beyaz kumaşı boyayarak o rengi elde ettim ben, kendim boyadım. Sadece dikimi değil boyama işini vs. ben yapıyorum. Çeşitli kumaşları ürünlerimde kombinliyorum. Pazardan aldıklarım da yurtdışından aldıklarım da var”

Yarışmalara katıldınız mı?

“İki ayrı yarışmada Bursa Orhan Vakfı ve Çanakkale’de düzenlenen yarışmada birincilik ödülleri aldım. Yurtiçi ve yurtdışında birçok sergiye katıldım. Son olarak da Kültür Bakanlığı’nın Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları listesine dâhil edildim.”

Yerel veya merkezi yönetim birimlerinden gelen destek ve ilgi nasıl?

“Çalışmalarımı zevkle yapıyorum. Vali Bey’in bize verdiği Kültür Sanat Evi’nde de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çok güzel günler geçirdik. Şehrimizi, yaptığımız işleri tanıttık ama ne yazık ki pandemiden ötürü 1 yıldır sanat evimiz kapalı durumda. Ne yazık ki şuan evden devam ediyorum.”

Siz zamanla işi sanata çevirmişsiniz. Dünyanın diğer yerlerinde de kırkyama yapılıyor mu?

“Dünyada çok yaygın olan bir sanat dalıdır. Özellikle Amerika, Japonya, Rusya çok ileride. Oralarda bu iş sanayi haline gelmiş. Ama ben el işçiliği kullanarak yapıyorum. Her şeyiyle makine değil elimle yapıyorum. Onlar özellikle Avrupa, Amerika gibi ülkelerde makinalaşmış. Beni 6 ayda yaptığım bir işi onlar birkaç günde bitirebiliyorlar.”

screenshot 1 1.%5B19%5D | Edirne Ahval GazetesiYokluktan doğan sanatın şimdiki durumu nedir?

“Şimdi ciddi ciddi üzerine düşüyorlar kırkyamanın. Fuarlar, sergiler düzenleniyor. Başarılı işler var. Fikir aldığım kişiler de var içlerinde. Artık yokluktan dolayı icra edilmese de hala kıyıda köşede kalan kumaşları değerlendiriyoruz amaç sanat olmasa da artık kumaşı değerlendirmek insana iyi geliyor.”

Gençlerin ilgisi nasıl? Aynı zamanda bir çırak yetiştirdiniz mi?

“Gençler bu işte maalesef yok. Çırağım olmasını isterdim ama o da maalesef yok. İlgi alaka yok. İğne iplik de zor geliyor. Resim yapın desek yapacaklar ama iğne iplik uzun vadeli işler. Sıkılıyorlar, üşeniyorlar.”

Kırkyama tekniğini kullanarak neler yapıyorsunuz?

“Benim yaptığım çalışmalar kırkyamanın biraz farklı türleri. Biraz tasarımları değişik. Benim amacım ileriye bir şeyler bırakmak. Her şeyin değiştiği bir ortamdayız. Binaların ahşap oyma kapıları pençeleri değişiyor ama benim amacım bunları yok olmadan kumaşa geçirmek ve ileriye aktarmak. Üçlü pencere çalışmam var. Bir pencere Büyük Sinagog’un penceresi 1908, diğeri Eski Camii penceresi alttaki Sv. Georgi Bulgar Kilisesi’nin penceresi. Edirne dinlerin merkezi olan bir şehir olarak düşünüp bu çalışmayı yaptım. Musevi, İslam ve Hristiyan dinlerinin ibadethanelerinin pencereleri. Diğer taraftan tarihten günümüze Türkiye’ye ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış illerimizi de bir peyzaj çalışması yaparak tablo şeklinde işledim. Kırkyama tekniğini kullanarak. Bursa, Edirne, İstanbul ve Ankara’yı. Bugün oralarda bulunmayan ama geçmişte var olan binaları bile işledim. Fotoğraflardan yola çıkarak çalışma yaptım. Bir fotoğrafı kumaşa işleyebileceğiniz sanattır kırkyama. Kumaşa resim yapmak gibi bir şey. Diğer bir çalışmam ise minyatür desenidir.”

Kırkyamayla aslında sanatsal tablolar yapmış gibisiniz. Bir kırkmaya ürününü çıkarmak ne kadar vaktinizi alıyor?

“Sanatsal açıdan yaptığım çalışmaların önce araştırmasını yapıyorum.  Tabi 6-7 ay gibi zamanımı alıyor. Çünkü o çalışmalarda iş sadece kumaşı dikmek değil. Ortaya bir tablo çıkartmak olunca işler zorlaşıyor biraz.”

Kırkyamayı hayatımızın hangi alanlarında kullanabiliriz?

“Tekstilin olduğu hemen hemen her alanda kullanılabilir. Bir çanta, ceket, yastık kılıfı, bebek battaniyesi, seccade gibi ürünleri zaten kullanıyoruz. Kırkyama tekniği ile bu ürünler elde edilebilir ve kullanılabilir. Mesela kendime yastık yaptım evimde hala kullanıyorum 10 sene oldu. Yastık, battaniye yapıp hediye ediyorum. Bebek battaniyelerine çocuk isimlerini işliyorum kenarlarına ki yarın işi bittiği zaman çöpe atmasınlar anı olarak kenara bıraksınlar diye. Böyle böyle gelecek nesle kalsın istiyorum. Kullanılan kırkyama ürünleri yıkanabiliyor.”

Bu sanatın zorluğu ve kolaylığı nedir?

“Sabır istiyor. Ve biraz da hayal gücü gerekli tabii. Kumaş renklerinin birleşimi, işlemesi, incelemesi vs. Ortaya güzel bir şey çıkarmak için biraz düşünmek gerekiyor. Zamanla gözleri de yoran bir sanat tabi. Kolaylığı ise her yerde bu sanatı yapabilirsiniz. Yanınıza aldığınız kumaş iğne iplik ile her yerde dikim yapabilirsiniz. Sanatınızı yanınızda taşıyabilirsiniz yani. Bizim malzememiz iğne, iplik, kumaş, makas ve fikirdir.”

“Aslında kırkyama bir grup çalışmasıdır yani öyle olması gerekiyor. Çünkü çeşitli fikirleri değerlendirmek lazım. Ben tek kişi zorlanıyorum açıkçası ama grup çalışması olsa daha verimli olur.”

Teknoloji hakkında düşünceleriniz neler?

“Benim pek sevmediğim bir konuya geldik. Teknoloji insanları makineleştiriyor, zevksizleştiriyor. Her şeyi kolay elde ediyorlar. Düşünmeyi hayal etmeyi engelliyor. Ben gece yattığımda bile bu parçaları düşünüyorum, ‘acaba ne yapayım yanına ne ilave edeyim’ diye. Teknolojide bilgisayardan hemencik bir şey üretiyorlar. Gerçi bizim hayatımızı da çok kolaylaştırıyor ama bence sanatta teknoloji olmamalı. Çocuklarımızı da teknolojiden uzak tutmalı. Bence düşünme yeteneği kazanamıyorlar. Çok üzücü. Kartondan bir ip takıp kendine araba yapabilen çocuk kalmadı, yaratıcılık yok. Teknoloji mutlaka çok gerekli inkâr edemem ama yeni gelişen çocuklarda ve sanatta teknoloji çok olmamalı.”

Hazinli bir öykü, Nazik’in öyküsü: “Yavrularımı atarken, yumuverdim gözümü”

“Türküsü de var. Gülnazik diye. Rivayet edilir ki İzmir’in işgalinde bir Yunan Komutan, Nazik’e âşık oluyor. Alıp Atina’ya götürüyor zorla. Orada 3 çocuğu oluyor ama hep sıla hasreti, Türkiye’yi özlüyor, dönmek istiyor. Bir gün kıyıda Türk bir balıkçı görüyor. Çocuklarını da yanına alıp gezme bahanesi ile kayığa biniyor ve balıkçıyı tehdit edip Türkiye’ye kaçıyor. Çok acıdır ki 3 çocuğunu da denize atıyor. Çünkü yurduna döndüğü zaman Yunan soyundan çocuklarını götürmek istemiyor, çocuklar Yunan Komutandan olduğu için içi yana yana çocuklarını Ege Denizi’ne atıyor ve balıklara yem ediyor. Ben bunu kumaşa işledim. Bu hikâye beni çok etkiler. Hikâyeyi bir araştırma sonucu öğrenmiştim.*” Röportaj: Damla GÖÇ

screenshot 2 1.%5B5%5D | Edirne Ahval Gazetesi

*Bu hikâyenin konu olduğu Manisa’nın Üzümü türküsünü Nedime Birses’in sesinden internetten dinleyebilirsiniz. Türkü sözleri ise şu şekildedir:

“ Manisa’nın üzümü,

Hakk’a saldım özümü (Nazik Nazik genç ömrüne yazık)

Yavruları atarken

Yumuverdim gözümü (Nazik Nazik her yanlarım ezik)”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu