Sen de gelecek misin?

Hayatın akışı içinde kenara çekilip beş, on belki yirmi yıl sonra hayatın nasıl şekilleneceğini düşünürüm. Mantıkla çıktığım bu düşünce yolculuğuna bir noktadan sonra aklımın sınırlarında hayal ve düşlerle devam ediyorum. Gelecek, denizin ortasından çok uzakta görünen bir kara parçası gibi kimi zaman yaklaştıkça gözümüzde büyür. Kimi de kıyıdan karaya çıkar gibi ilk ayak basan kişinin ben olduğumu hissettir.
        Sıkça aklımı soru işaretleriyle dolduran tahmin etmekten öteye geçemediğim geleceğin nasıl olacağını bilmek istemişimdir. Özellikle iki seçenek arasında tercih yapmak zorunda kalıp kararsızlık yaşadığım zamanlarda. Belki sen,  “Hiç kimse geleceği hakkında çok fazla bir şey bilmemeli” diyen “Geleceğe Dönüş” serisinin kurgusal karakteri Dr. Brown gibi düşünüyorsundur.
       Doksanlı yıllara damgasını vuran, zaman yolculuğu temalı bu kült filmin ikincisinde, genç Marty ve Doktor Brown zamanda otuz sene sonrasına; geleceğe giderek bizi 21 Ekim 2015’e götürüyordu. Gökyüzünde arabalar uçuyor, sokaklarda iniş yapılmaz tabelaları görüyorduk. Mucit doktorun gözünden dürbünle yüz tanıyor, başka karakterlerin görüntülü konuşmasına tanık oluyorduk. Hızla işleyen bir adalet sistemini, parmak izi tarama teknolojisini şaşkınlıkla izlerken sorgusuz sualsiz bu büyülü geleceğe bir gün ulaşmayı umut ediyorduk. Bağcıkları otomatik bağlanan spor ayakkabıları ve akıllı giysileri kendi üzerimizde hayal etmekten de geri duramıyorduk.
       On küsur yaşındayken tüplü televizyon ekranından hülya hülyalı seyrettiğim bu filmi yakın zamanda tekrar izledim. Elindeki kumaşı keserken dikiş payını bırakan bir terzi öngörüsüyle yazılan senaryosu her ne kadar tahminlerinde iddialı olmasa da icatlarını günümüzde kullandığımızı ve ne kadar başarılı olduğunu fark ettim. Film bittiğinde yüzüstü yerde yatan çocukluğum, gökyüzünde uçan arabalara sahip olamayışımıza dudak büküyordu. Ona, yarın günlerden 21 Ekim “Dünya Geleceğe Dönüş Günü” olduğunu hatırlatarak, sakinleştirmeye çalıştım. Dilerse ufka dalıp geleceğe dair kendi hayallerimizi yazıp çizebileceğimizi söyledim.
        Bir film, bir şarkı ya da bir koku bizi bir araya getirdiği sürece nerede ve nasıl olduğumuz çokta mühim değildi. Zaman makinesi icat edilse de olurdu edilmese de ben çocukluğumun geleceği idim. Ha o gelmiş bana ha ben gitmişim ona lafımı olur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu