Kimin paltosuyuz?

İnsan ne ile yaşar? Son günlerde gerek yaşadığım gerekse tanık olduğum, hızına yetişmekte zorlandığım gelişmeler karşısında kendi kendime sorduğum bu soruya her seferinde farklı cevaplar bulduğumu fark ettim.

Aç insanın yiyeceğe, hastanın sağlığa, yoksulluk sınırındaki insanın paraya, yaşlının huzura, gencin eğitime, mezunun işe, iş bulabilenin eşe, eş bulanın iki yakasının bir araya gelmesine, çocukların hayal dünyasına, parası olanın para harcayacak bir bahaneye, siyasetçinin bir koltuğa, seçmenin vaatlerin gerçekleşmesine ihtiyacı vardı. Bu düşünceler ister istemez beni kitaplıktaki dünya klasiklerinin yer aldığı rafın önüne kadar getirdi.

Yaklaşık yüz kırk yıl önce altmışına merdiven dayayan Tolstoy’un bu soruyla aynı ismi taşıyan öykü kitabına tekrar okumak elzem oldu. Okuyanlar hatırlayacaktır öyküde Michael, bu sorunun cevabını şöyle ifade ediyordu; “Öğrendim ki tüm insanlar sırf kendilerine ihtimam göstererek değil sevgiyle yaşarlar. ” Kitaptan başımı kaldırıp bulduğum sonuçların hiç birinde eşleşmeyen bu cevap üzerine epey düşündüm. İlk okuduğumda bu çıkarımını ilahi bulup kendisine pek hak vermesem de Tolstoy, yıllar sonra haklı görünüyordu. Yıllar geçmişti elbet ne o satırlar aynıydı ne ben ama değişmeyen bir şey vardı; “Çalışmak ucuz, hayatsa pahalıydı.”

Açlık ve yoksulluğun hüküm sürdüğü bir dönemde ne bir toprağı ne de bir evi olan ayakkabıcı Simon gibi bizler de kazancımızı yiyeceğe harcıyoruz. Belki bunlar iyi günlerimizdir. Belki de koyun postundan paçavraya dönen bir paltoyu kışın karısıyla ortaklaşa kullanan Simon’a benzer halimiz.

Biriktirdiklerimizin eksik, alacaklarımızın ertesi haftaya kaldığı, ihtiyaçlarımızı öncelik sırasına koyduğumuz şu günlerde Simon’un yaşadıklarını anlamamak çok da zor değil. Gelin görün ki bizim karşımıza çıkacak ne bir Michael var ne de Michael’i evimizi açacak kadar elimizi götüreceğimiz bir vicdanımız.

“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” Bu sözü duymuşsunuzdur. Dünya edebiyatına emsalsiz bir eser bırakan bir başka Rus yazar Gogol, Palto’sunu yazarken birçok yazara ilham olacağını biliyor muydu bilmem ama Tolstoy, bu öyküsüyle biz okurlarını, Simon’un paltosu gibi soğuk gerçekler karşısında adeta titretip üşütüyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu