Çok nalet bir gündü

Otogar bugün fazla kalabalık değildi. Üniversiteli çiftlerin sarılıp sarılıp ayrılması bir kaç dakika sonra öpüşmesi ve sonra tekrar sarılmaları dışında dikkate değer bir durum yoktu. Etraftakilerin on kusurlu hareketten biri olan bu hareketi görmezden gelmesi onların anlayışlı bireyler olduğuna yorulmamalıydı. O güne kadar, o otogardan  tam vaktinde kalkan hiçbir otobüs olmamıştı. Anons duyuldu. Eskişehir yolcusu kalmasındı. Genç kız otobüse binmeden son kez sarılıp öptü sevgilisini ve dördüncü kez fısıldadı oğlanın kulağına;

-Kedilerime iyi bak, klarnet tamirciden alınacak, ellerini ihmal etme egzama kremini sür, kargoyu almayı unutma ve yaramazlık yapma !

***

Ama burada Önden Gönder yazıyor beyefendi.

Tamam işte gönderen kişi yanlış yazmış hanımefendi. Önder Gönder olacak doğrusu. Bakın kimliğime, ayrıca o kolide bana lazım olan tiyatro kitapları var. Anlamsızca uzatıyorsunuz.

Prosedüre uymak zorundayım.

Adres, telefon doğru. Kimlik de burada kim ne yapsın tiyatro oyunu kitaplarını?

Sorumluluğu üstüme alıp size teslim ediyorum. Umarım başıma bir iş gelmez.

Ne gelebilir ki hanımefendi? Size duruşmada Shakespeare’dan, Molière’den soru mu sorarlar? Tirat mı attırırlar? Anlamadım gitti, bu ketum tutumu.

Burası tiyatro değil, görevi başındaki memura şey yapmayın. Şurayı da imzalayın.

Kargodan koli mi alıyoruz? Gümrükten mal mı sokuyoruz anlamadım gitti?

Koliyi alıp çıktı. Duraktan yirmi iki nolu minibüse bindi. Konservatuara hazırlık kursundaki hocasının istediği kitaplar nihayet gelmişti. Hocası farklı eserlerden beş tirat seçip ezberlemesini istemişti. Hafta sonu bu beş oyunu okuyup sonra tiratları ezbere koyulacaktı. Minibüsten indikten sonra trafiğe kapalı ve insan yoğunluğunun en fazla olduğu Felakettin Mimari Caddesinden dalgın dalgın yürürken biri seslendi. Kadının sesi kulağına o kadar tatlı gelmişti ki güneşte kalmış dondurma gibi eriyip aktı gitti içine içine. Dönmemek olmazdı.

Merhaba. Filan Fişman Tivi Youtube kanalım için sokak röportajı yapıyorum da pahalılıkla ilgili görüşlerinizi alabilir miyim?

Pahalılık çok fazla evet.

Ne iş yapıyorsunuz?

Konservatuara hazırlanıyorum. Aynı zamanda iş arıyorum.

Et mesela? En son ne zaman et yediniz?

Dört yılı geçti

Yok artık? Vatandaşın dört yıldan fazladır boğazından et geçmiyormuş, ne acı

Eee… Ben vejetaryenim de o yüzden et yemiyorum.

Ah pardon, montajda keselim o zaman burayı Tamtekin.

Tamam abla.

İş arıyormuş. İş çok ama iş beğenmiyorlar bunlar.

Nerede iş var dayı? Kaç aydır iş arıyorum yok.

Nankör bu gençler.

Sabah kahvaltısını çaya bisküvi banarak atlatıyorum. Öğleni desen boş geçiyorum.

Yalan söylüyorsun. Çıkar telefonunu.

Sana yalan borcum mu var dayı?

Giderek alevlenen tartışma çevrede epey ilgi çekmiş, kalabalık hemen toplanmıştı. Yirmi dokuz harfli Türkçemiz iki tarafa da yetmeyince tartışmanın sonucunu temdit penaltıları belirlemeyecek tabii ki… Çeneler susarken, konuşma sırası kolların ve bacaklarındı.

***

-Alçınız tamam, büyük geçmiş olsun kardeşim. On dört yıldır bu hastanedeyim ilk defa iki bileği birden kırılan hasta görüyorum. İşiniz çok zor. Dikkat edin.

-Sokak röportajı yaparken tartıştığım dayı aikido hocasıymış, nereden bilebilirim? Bu arada ödemeyi?

-Koridorun sonunda, solda gişeler.

-Temassız vardır inşallah.

***

-Bakın son kez söylüyorum hanımefendi gördüğünüz gibi iki elimde bilekten alçıda. Bildiğiniz üzere cüzdan da kıç cebine yakışır. Ben de çok meraklı değilim elletmeye kendimi, mecburum.

Sapık mısın nesin? Başka bir çare bul beyefendi.

Tamam… tamam. Son bir yardım rica ediyorum sizden. Şimdi arkamı dönünce pos cihazını iyice kıçıma yaklaştırın o parayı çeker.

Israr ederseniz güvenliği çağıracağım ama…

Çok nalet bir gündü. Sevgilisi Öykü’nün ısrarla aramalarına cevap veremiyordu. Egzamalı elleri tatlı tatlı kaşınıyordu ve koltuk altında taşımak zorunda kaldığı küçük kitap kolisi ona yeni bir kanat kası kazandırmıştı. Kim bilir gelecekteki torunlarından biri evrim geçirerek bu kasla kendi yüzyılının Hezarfen Ahmet Çelebi’si olacaktı. Burnuyla karşı komşusunun ziline basıp montunun cebinden aldırdığı anahtarla kapıyı açtırdı. Kediler doyurulacak, yemek hazırlanacak, kargodan alınan kitaplar okunacak. Bugün başına gelenleri tiyatro oyunu olarak yazıp, sahnelemeliydi mutlaka. Veya bir radyo programında kullanmalıydı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu