Asım’ın Neslinin Kişilik Özellikleri – 1

 

Yeni Türk edebiyatı tarihinde iki şairimiz aşk ve tabiat temalarının yanında eğitim temasıyla da ilgili şiirler yazmışlardır. Onlar eğitim temasıyla ilgili şiirlerinde kendi hayat ve dünya görüşlerinin ideal gençliğini, birer sembol etrafında anlatmışlardır. Onlardan tarih sırasına göre birincisi Tevfik Fikret’tir. Tevfik Fikret, 1911 yılında bastırdığı Haluk’un Defteri adlı kitabında yirmi şiir vardır. Bu şiirlerde kendi hayat ve dünya görüşünün bir ideal genci olarak gördüğü Haluk’u anlatmıştır.

Haluk, Tevfik Fikret’in oğludur. Kitaptaki şiirler ona hitaben yazılmıştır. Bununla beraber bu şiirlerdeki Haluk’un simgesel bir anlamı vardır. O simgesel anlam da Türk gençliğidir. Buna göre Fikret, oğlu Haluk’un şahsında bütün Türk gençlerine seslenmiştir. Kitaptaki şiirlere içerikleri bakımından yakından baktığımızda iki duyguyu/düşünceyi öne çıkardıklarını görürüz:

Yirminci yüzyılın başlarındaki Osmanlı toplum, birey, aile, ahlak ve eğitim bakımından çürümüştür,
Çürümüş bu toplumu, ancak eğitimli, özverili ve idealist gençler kurtarabilir.

Bu düşüncelerden yola çıkan Tevfik Fikret, dönemin aile, okul ve medreselerinden/üniversitelerinden Haluk gibi eğitimli, özverili ve idealist gençler yetiştirmelerini ister.

Kitaptaki “Haluk’un Vedası” adlı şiir, düşüncelerini adeta özetler gibidir. Bu şiirde Fikret, Haluk’u İstanbul’da Sirkeci Garı’ndan trene bindirip yükseköğrenim görmesi maksadıyla İngiltere’ye/İskoçya’ya gönderişini anlatır. Bu uğurlayışta Fikret, Türk gençliğinin sembolü olarak gördüğü Haluk’tan Batı’nın sanat, fen, itimat, itina, cesaret, ümit ve ziya… gibieğitim değerlerini ülkemize getirmesini ister.  Bu yolda konuşmalar ve sarılıp öpüşmelerden sonra Haluk,modern bir ulaşım aracı olan trenle Batı’ya doğru hareket ederken, babası Fikret ise köhne bir vapurla Doğu’ya doğru, Boğaziçin’ndekiAşiyan’adoğru hareket eder. Bu ayrılış görünüşte bir baba ile bir oğulun birbirlerinden ayrılışıdır. Fakat bu ayrılışaslında iki duygu, düşünce, kültür ve medeniyet anlayışının birbirinden ayrılışıdır. Nitekim Fikret, yol boyunca oğlu ile kendisini, İskoçya sahilleri ile Boğaziçi’nin sahillerini ve İngiltere ile Osmanlı Devletini zihnen karşılaştırır ve aralarında derin farklılıklar görür…

Oğlunun öğrenimini tamamladıktan sonra bu ülkeye bilim, teknoloji ve sanat getireceğini bekler. Bunların yanında umut, cesaret, kendine güven duygusu gibi eğitim değerleriyle donanıp geleceğini ve kendisi gibi düşünen gençlerin başına geçip ülkemizde bir “inkılap” yaparak çürümüş toplumu tekrar sağlam bir duruma getireceğini hayal eder. Fakat çok geçmeden Haluk, kayıt olduğu üniversitenin ve yanına yerleştirildiği İngiliz ailesinin telkinleriyle, kendi ülkesini, kültürünü, uygarlığını önce geri ve küçük görmeye, sonra ilgilenmemeye, daha sonra da onlardan yavaş yavaş kopmaya başlar. Zamanla bu yolda daha da ilerleyerek Amerika’ya gider ve bir daha bu topraklara dönmez… Tevfik Fikret’in, Türk gençlerine bir model olarak gösterdiği Haluk, Amerika’da bir papaz olur ve ondan sonraki hayatını tam bir yabancı olarak o ülkede geçirir.

Haluk’un uzun ve hazin bir hikâyesi vardır… Burada onu şimdilik bir yana bırakalım.

Yeni Türk edebiyatı tarihinde aşk ve tabiat temalarının yanında eğitim temasıyla da ilgili şiirler yazan şairlerimizden ikincisi Mehmet Akif Ersoy’dur. Mehmet Akif Ersoy’un şiirleri Safahat adlı kitapta toplanmıştır. Safahat, yedi kitaptan oluşan bir bütündür. Onları şöyle sıralayabiliriz: 1) Safahat, 2) Süleymaniye Kürsüsünde, 3) Hakk’ın Sesleri, 4) Fatih Kürsüsünde, 5) Hatıralar, 6) Asım, 7) Gölgeler.

Bunların arasında konumuzla ilgili olanı Asım’dır. İlk kez 1924 yılında basılan Asım, Mehmet Akif Ersoy’un, eğitime, dolayısıyla gençlerin yetiştirilmesine dair duygu ve düşüncelerini anlattığı uzun bir şiirdir. Bu şiire de yakından baktığımızda toplumun birey, aile, ahlak ve eğitim bakımından tam bir çözülmeye doğru gittiği görülür. Mehmet Akif’e göre de toplumu, ancak eğitimli gençler kurtarabilir. Onun hayat ve dünya görüşüne göre ideal genç Asım’dır. O da bu uzun şiirinde Asım’ın şahsında görmek istediği Türk gençliğini anlatmıştır. Ona göre deaile, okul ve üniversiteler, Asım gibi gençler yetiştirmelidir. 

Edebiyatımızda bazı eserler, onları vücuda getiren yazarların adlarıyla adeta birleşmiş ve özdeşleşmişlerdir. Örneğin Çalıkuşu deyince akla hemen Reşat Nuri, Yaban deyince Yakup Kadri, Yorgun Savaşçı deyince Kemal Tahir, Küçük Ağa deyince Tarık Buğra ve Otuz Beş Yaş deyince Cahit Sıtkı Tarancı akla gelir. Asım deyince de Mehmet Akif Ersoy akla geliverir. Bunun yanında bu eser, dilimize bir kelime grubu da kazandırmıştır: Asım’ın nesli, Asım’ın nesli gibi olmak… 

Asım şiiri, karşılıklı konuşmalarla vücuda getirilmiş uzun bir metindir. Hemen belirtelim ki biz burada şiiri bir bütün halinde çözümlemeye kalkmayacağız. Yalnız Asım’ın konumuzla ilgili olan kişilik özelliklerine değinmekle yetineceğiz. Metne bu açıdan baktığımızda onu iki bölüme ayırmamız mümkündür.

1)Konukların konuşmaları:

 Az yukarıda söylediğimiz gibi Asım,karşılıklı konuşma tarzında yazılmış uzun bir şiirdir. Konuşma Birinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’da Mehmet Akif Ersoy’un Fatih’teki evinde geçer. Konuşmaya katılan konukları şöyle sıralayabiliriz: Hocazade: Merhum Hoca Tahir Efendi’nin oğlu ( Mehmet Akif), Köse İmam: Merhum Hoca Tahir Efendi’nin eski öğrencilerden biridir. Emin: Hocazade’nin oğlu. Asım: Köse İmam’ın oğludur.

Konuşma, Köse İmam’ın Mehmet Akif’i evinde ziyarete gelmesiyle başlar. Söz, daldan dala atlayarak, Divan şiiri, Birinci Dünya Savaşı, siyaset konuları ve gündelik olaylar üzerinde uzayıp gider. Araya nükte, ironi ve komik unsurlarla dolu fıkralar girer. Konuşmaların iyice kızıştığı sırada Asım çıka gelir ve meclise katılır.

2)Asım’ın neslinin kişilik özellikleri:

Asım, konuşmacıların, kendisi ve arkadaşları hakkında yalan yanlış sözlerini duyunca söz alır ve arkadaşlarının, Asım’ın neslinin, kişilik özelliklerini anlatmaya başlar.

Haftaya, nasip olursa, konuya devam edeceğiz…  

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu