100 yıllık özet kırkyama tablosunda

Kırkyama sanatının Edirneli ustası Rezzan Gökalp’in cumhuriyetin 100’üncü yılına özel yaptığı kırkyama eseri dikkatleri üzerine çekti. Eserinde Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli atılımlarına yer veren Gökalp, adeta Türkiye’nin yüzyılını özetledi. Ayrıca Gökalp, Karadeniz bölgesine çizdiği vapurun bilinmeyen hikayesini de gazetemize anlattı.

Edirne Valiliği tarafından Edirne İl Halk Kütüphanesi’nde “Atatürk ve Cumhuriyet Kitap Sergisi” kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları Listesi’nde yer alan Edirneli kırkyama ustası Rezzan Gökalp’in de kırkyama eserleri de sergileniyor. Açıklamalarda bulunan Edirneli kırkyama sanatçısı Gökalp, eserlerinde Bursa, Edirne, İstanbul ve Ankara gibi Osmanlı ve Türkiye başkentlerinin kırkyama sanatı şeklinde canlandırdığının altını çizen Gökalp; “Sergide benim birikimim olan eserler sergileniyor. Bunların bir kısmı şehirlerimiz, daha doğrusu başkentlerimiz Bursa, Edirne, İstanbul ve Ankara. Bir de dünya mirası bir başkent olan Paris var. Bunlar, şehir planına bire bir uygun olarak çalışıldı. Üstündeki eserler de orijinallerinin bire bir aynısı, mesela camilerin şerefeleri ve kubbeleri aynı, Paris dahi aynı. Orada da tarihi binalar, köprüler, meydanlar işlendi. Yarışmalarda ödül alan eserlerim, başka sergilerde sergilenen eserlerim de oldu. Mesela İstanbul’u çok severek çalıştım, granül tadında tamamen el işçiliği. Hiçbir yerinde makine ile yapılmış bir şey yok. Benim çalışmalarım nakışlı kırkyama. Mesela surları düşünürsek, gerçekte kaç tane kapı olduğu, aslına uygun olarak minyatür şeklinde kırkyama tekniği ile işledim” diye konuştu.

WhatsApp Image 2023 10 24 at 16.03.23 | Edirne Ahval Gazetesi
100 yıllık özet kırkyama tablosunda | Edirne Ahval Gazetesi

CUMHURİYETİN ÖNEMLİ ATILIMLARI GÖKALP’İN KIRKYAMA ESERİNDE

Sergide 16 eseri gösterilen Gökalp, cumhuriyetin 100’üncü yılına yaptığı eserine özellikle dikkat çekerek, eser hakkında açıklamalarda bulundu. Gökalp, eserde cumhuriyet tarihinde yapılan atılımlara yer verdiğini belirterek; “Sergide 16 adet eserim sergileniyor. Cumhuriyetin 100’üncü yılına özel bir sergi. Sergide 100’üncü yılı belirten bir eser de var. O da tamamen el işi ve 4 ay gibi bir sürede tamamlandı. 100’üncü yıl anısına, aplike nakış teknikleri ve kırkyama teknikleriyle yapıldı. Burada bazı konuları vurgulamak istedim; Genç cumhuriyet, ilk yıllarında çok çalışmış, her yönde ataklar yapmış. Eğitim konusunda yapılan devrimler var, mesela Köy Enstitüleri açılmış, köylü çocukların okuyabilmeleri ve ülkemize yararlı hale gelmeleri için. Eserde, Kars’ta bulunan ve 1937’de açılan Cilavuz Köy Enstitüsü var. Kars soğuk, karlı bir yer. O dönemde oradaki kız çocukları kayak yapmayı öğreniyorlar. 1925 yılında Ankara Hukuk Fakültesi var. Artvin Küplüce Köy Okulu var, o bire bir çalışıldı. 1924 yılında 442 sayılı Köy Kanunu Yürürlüğe girmiş, yani cumhuriyetimizin kurulduğunun hemen ertesi yılı. Bu kanunda birçok konu hüküm altına alınmış. Benim bu kanundan dolayı eserimde vurgulamak istediğim şey; köy okullarının kurulması. Köy okullarının havadar, yüksekte bir yere yapılması, yapımında köylülerin bizzat çalışmaları, köy okullarında kullanılacak ağaçların ormandan temin edilmesi, bunun için izin verilmesi, ama diğer malzemelerin köylüler tarafından, işçiliğinin köylüler tarafından yapılması. Bu, Köy Kanunu’nda belirlenmiş” dedi.

SANAYİ VE TİCARET ATILIMLARI DA ESERDE YERİNİ ALDI

Gökalp, eserinde cumhuriyetin ilk zamanlarında sanayi ve ulaşım yönünde gerçekleştirilen atılımlara da yer verdiğini kaydederek; “Sanayi konusunu da eserde belirtmek istedim. Mesela Uşak Şeker Fabrikası var, 1926 yılında açılmış. Nazilli Sümerbank var. İlk çimento fabrikamız olan Sivas Çimento Fabrikası var. Bunun yapılmasının sebebi de Paşabahçe Cam Fabrikası’nın inşaatı sırasında çimentoya ihtiyaç olmuş. Çimentonun da yurt dışından temininde sıkıntı çıktığı için de ‘Biz kendi fabrikamızı yapalım’ demişler ve Sivas Çimento Fabrikası yapılmış. Ticaret de çok önemli. Bunun için de daha 1923’te İzmir’de İktisat Kongresi açılıp, ticaretimizi uluslararası alanda da iç alanda da geliştirmek için hüküm altına alınmış. Ulaşım konusunda da 1933’te Türk Hava Yolları kurulmuş. Esenboğa Havalimanı 1955’te açılmış. Yurdun her yanına demiryolları döşenmiş. Eserde de 1935 yılında yapılan Diyarbakır Garı var. İstanbul 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, eski adıyla Boğaziçi Köprüsü 1973’te yapılmış” ifadelerini kullandı.

GENÇ CUMHURİYETTE HALKEVLERİNİN ÖNEMİ

Eserinde yer verdiği Edirne Halkevi üzerinden, genç cumhuriyette Halkevlerinin önemine de dikkat çeken Gökalp, Hatay’ı da dinlerin birleştiği yer olarak eserinde canlandırdığını ifade etti. Gökalp; “Sosyalleşme alanında çok fazla etkinlikler yapılmış, Halkevleri açılmış, Halkevlerinde okuma-yazma seferberliği yapılmış. Okuma-yazma bilmeyen ev hanımlarına, orada okuma-yazma öğretilmiş. Benim kayınvalidemin de Halkevi’nden alınmış okuma-yazma belgesi var. Birçok yerde Halkevi var, ancak ben eserde Edirne Halkevi’ni çalıştım. Edirne’de Halkevi’nde düğünler yapılır, konferanslar yapılırdı. Kurslar düzenlenir, sergiler yapılırdı. Ben, yaş itibariyle o dönemlere yetiştim. Ancak şimdi daha kısıtlı bir alanda faaliyet veriyor. Atatürk Barajı 1992’de yapılmış, Türkiye’nin en büyük barajı. Atatürk, Hatay’ın Türkiye’ye katılması için çok büyük emek vermiş. Ancak onun vefatından 1 sene sonra 1939’da resmi işlemler tamamlanarak Hatay, Türkiye’ye katılmış. Eserde de Hatay’a dair Asi Nehri var, nehrin üzerindeki köprü var. Dinlerin birleşimini gösteren kilise, cami ve sinagogun canlandırılması var. Bitki örtüsü de işlenmiş ve bu da siyasi bir başarıya örnek” açıklamasını yaptı.

WhatsApp Image 2023 10 24 at 17.45.34 | Edirne Ahval Gazetesi
100 yıllık özet kırkyama tablosunda | Edirne Ahval Gazetesi

KARADENİZ VAPURU’NUN BİLİNMEYEN HİKAYESİ

Gökalp, cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’nin tanıtımına katkı sunmak amacıyla seyyar sergi olarak ülke ülke dolaşan ve eserinde de yer verdiği Karadeniz Vapuru’nun az bilinen hikayesini de aktardı. Gökalp; “1923’te cumhuriyetimiz kurulmuş, ancak 1926’da çok genç bir ülkeyiz. Atatürk, ‘Biz çok genç bir ülkeyiz, bizi tanımazlar, onlara gelene kadar biz onların ayaklarına gidelim’ demiş ve mevcut bulunan Karadeniz Vapuru elden geçiriliyor, boyanıyor, müzelerden seçme eserler oraya alınıyor. Çömlek sanatçısı, ressam, müzisyen, balerin gibi bütün sanatçılar o gemiye alınıyor. Gemi, İstanbul’dan Ege Denizi’ne açılıyor. Akdeniz’in büyük kentlerin limanlarında duruyor, ziyarete açılıyor. Oraların halkı gemiyi geziyor, gezince de müzedeki eserleri, sanatçılarımızın yaptıklarını görüyor ve konserlerini dinliyor. Dolayısıyla ülkemiz hakkında bilgi sahibi oluyor. Bu gemi, Akdeniz’i geçiyor, Cebelitarık Boğazı’ndan kuzeye dönüyor, Kuzey Denizi ve Baltık Denizi’ne kadar limanlarda durarak ve ülkemizi tanıtarak yola devam ediyor. Aynı rotadan geriye dönüyor, bu defa Karadeniz’e dönüyor ve Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin limanlarını dolaşıyor” açıklamalarında bulundu.

Damla GÖÇ AKYÜZ/Adem Batuhan SEVER

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu