İyi ki yazdın…
……………………………………………..
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
Nazım Hikmet RAN
Televizyon izlediğimde sanki yanlış bir yerlerde yaşıyormuşum gibi oluyorum. Terör, enflasyon, yolsuzluklar, mutsuzluklar her ne varsa canımızı acıtan hiç yokmuş gibi yaşatılıyor bizlere…
Yaratılan ütopik Türkiye’nin sınırları içinde kan kokusundan uzak, gözyaşlarının ötesinde mis gibi bir yaşam varmış gibi nasılda mutlu oynuyorlar oyunlarını…
Sosyal medyanın dibine vurdum bugün. Var olan memleketimde neler olduğunu öğrenmek için. Bir sürü bilgi kirliliğinin içinde boğuştum durdum.
Sonra kendimi Nazım Hikmet’in şiirlerini okurken buldum. Bunca yıl yazdıklarından, düşündüklerinden ve hayallerinden ötürü aşk duyduğu her şeye hasret bırakılan büyük ustanın şiirlerinden bahsediyorum.
O zamandan bu zamana ne değiştiğini şiirlerini okuduğum zaman anladım. Ölüm, savaş ve yoksulluktan öteye geçemediğimiz hayatımızda AŞK’tı değişen. Artık Nazım’ın mısralarını yazanlar yoktu. O vakitten bu yana hala onun dizelerini okurken biz AŞK diye sınıfta kaldığımızın da farkına vardım.
AŞK’tı Nazım’ın her dizesi, memleketini yazarken de yoksulluğa, haksızlığı direnirken de anlattığı AŞK’tı.
AŞK’a olan inancıydı.
Şimdi neden her şey yarım, neden her şey yalan, neden her şey aitlik duygusundan uzak sanırsınız.
Çünkü AŞK’ta el değiştirdi yer değiştirdi. Kalp içinde atmaktan bel altında yaşamaya sürgün edildi.
Şimdi her şey ihanetin, inançsızlığın pençesinde ayaklar altında debeleniyor. Şimdi herkes AŞK dediğine uzaktan, kendinden olana karşıdan bakıyor.
İşte bu yüzden AŞK dizeleri yerine yenilerini bırakamıyor. Şimdi hala bir asır önce yazılan şiirler yüzyıllar önce dile gelen nameler şimdi ki işkence edilmişçesine kısaltılarak akıllı telefonların hücrelerine yazılıyor.
Şimdi anlarlar mı Piraye’nin Aşk’ından da olsa bir daha Nazım’a asla geri dönmemesini…
Kim seviyor kutsal gördüğü memleket gibi sevgilisini…
Bu hafta doğum günündü. 14- 15 Ocak fark etmez en sevdiğin biçimde anmak istedim. Lakin kelimelere sığdırılmazsın.
İyi ki doğdun Nazım Hikmet. İyi ki yazdın…